"Delirmiscesine yaziyor, kitliktan cikmis gibi saldiriyorsam kelimelere- cik cik eder bir diger Isil yanimda- akil kari degil bu isler- ki basima buyruk- talihli bir kusum ben- sadece kendi kafasina pisleyen.
Deliliğin istem dışı değil, bazen de yaratılan bir zorunluluk olduğunu sinirli bir şekilde keşfetmem on beş, on altı yaşlarıma denk gelir. Çoğu genç gibi günü metanetle, ümitsizliğimle başbaşa sigara tüttürerek geçirirdim. Ağzı açık uyuyan bir canavar,; soğuk gecelerde yuttuğum dünyaların düşlemlerin haddi hesabı yoktu. Aforoz edilmeyi arzulardım içten içe. Okuduğum kitaplarda yaşardım; ne yazık ki bir idolüm, örnek aldığım kişiler, özendiğim müzisyenler ve yazarlar yoktu. Saldırgan, mücadeleci ve arsızdım. Bir insana kayıtsız şartsız bağlıydım. Sait Faik Abasıyanık.
Suçlu olmaya yatkındım, gizli bir şiddetin içinde savrulup var olacaktım. En sıradanından ve gündeliğinden- küçük kötülükler. Olmazsa olmazları hayatın. Yaranmak istediklerim adi, soysuz, haysiyetsiz dediğimiz kesime dahildi. Bu isteklerimle hayatım hep çarpışırdı. Bir hırsız ya da yan kesici olamadığıma yanar, terbiyesiz imgelemlerle beynim ateşlenir, alev alır, rahatım bozulurdu.
Şımarıklık entelektüel bir algıydı. Böylesi ucuz aşkların müziğinden yalazlanırdı tüm duyularım. Çaresizlikle harmalanmış bir kibirle delirmeyi isterdim.Çal-gıların suçuma eşlik ettiği bir tapınakta kurban edilmeli, yok olmalıydım.
Sait Faik'e hayrandım, tinselliğine ve insancıllığına. Her gün okur, başka Türk yazarı tanımazdım üzerine. Suç üzeri yakalardım onu. Az Şekerli hikayesindeki uzaktan izlediği kadınlar, görmeden sevdiği insanlar, taşa toprağa sinen sevgisi tüm kederimi ve terbiye edilmemiş deliliğimi yatıştırırdı.
Tutkulu çocuk Sait Faik, içinde yaşadıklarıyla platonik bir dünyanın, hayali arkadaşların, belleksiz yanılsamların anlatıcısıydı. Gerçeği dolaylı yansıtırdı, başkalarının üzerinden ve onların yanından geçerken.. Mevsimler arasında dolaşır, bahar ve güz meltemlerinin esintisiyle sesi uzaklardan iç geçirirdi.
Kötücül yazılarımdan utanır, kendimi onun gibi olgun olamadığım için sorgulardım. Kendimle karşılaşma, soruşturma Sait Faik'in bir armağanıydı bana. Benzemenin mümkün olmadığını bilir, içimdeki ahlak sınırlarını zorlayan heyecanımı dizginlemenin yollarını arardım. Bencil, ödün vermez budalalığımı fark etmemi sağlayan ilk yazardın sen Sait Faik!